Bulunduğum kapalı atmosferden midir yoksa pazarın vermiş olduğu uyuşukluktan mıdır anlamadım ama bugün nedense yazılacak bir konu gelmedi aklıma. Bende "Sosyal Paylaşım" ( ne demekse artık ) sitesi Facebook'ta bir kaç arkadaşımın görüşünü aldım. Daha doğrusu kendilerine bir soru yönelttim...
"Sence Aşk = ?" Soru işaretinin yerine bir kelime söyle dedim...
Herkesin hayata farklı bir bakış açısı olduğu gibi bu soruya da arkadaşlarımdan farklı cevaplar geldi.
Kimisine göre "devrim"di aşk, kimisine göre "yalan" , kimisine göre "huzur"du , kimisine göre "paylaşım" ...
Fakat en çok söylenen "güven" di ...
Cevap böyle olunca benim de bu konu ile ilgili kendime soracağım şöyle bir soru geldi aklıma ;
"Acaba AŞK'ın günümüzde aldığı hal insanların ilişkilerdeki arayışlardan arta kalan "imkansız"lar mıydı ?
Yani insanlar güzelliği , yakışıklılığı , az ya da çok huzuru , vb. ihtiyaçlarını bulmuşlar fakat "Güven" i bulamadıkları için mi Aşk = Güven'di... ?
Öyle olmalıydı çünkü Aşk kimine göre anlatılmazdı , kimine göre aptallık ...
Kimine göre aşk ; İsyanları oynatan Çin İşkencesi , kimine göre Adem ve Havva'dan kalan eski bir yalan ... Kimine göre ise İMKANSIZLIK...
Tıpkı günümüzde insanlar arasında Güven kelimesinin imkansızlığı gibi...
Kızlar erkeklere göre daha çok mutludurlar , Çünkü mutluluğun sırrı bana göre Beklentilerin sınırlarıdır...
Çok fazla beklentileri olmaz , ilişki de sadakat beklerler , ilgi , hoşgörü , kimisi sahiplenilmek , kimisi rahatlık ve hepsinin toplamında sıcak iki kelime ve bir güler yüz kendini bilen bir kızın mutlu olmasını sağlayabilir.
Erkekler mutlu olamaz kolay kolay. Bir erkek olarak bunları yazmam çelişki olsa da dürüst olmak zorundayım ki Bizler her zaman fazlasını bekleriz , hep daha iyisini isteriz aynaya bakmadan.
Bizim hayatımızda iyi diye nitelendirilebilecek bir kız varsa daha iyisini bulacağımızı sanar kendimizi kandırırız. Onu kaybedince de yalvarma safhaları ... Yahut kızı kötüleriz...
"Kedi yavrusunu yemeden küle batırırmış ... Fareye benzesin diye ". Onun hesabı yerden yere vururuz kendimizi avutmak için belki adını çıkarır belki reklam yaparız dile düşürerek. Şerefsizleşiriz yani, halbuki kabahatli bizden başkası değildir. Biz iyi insan olsak bile bizden önce muhakkak herkesin hayatında bir kötü olmuştur. O kötünün açmış olduğu yara yoğurt olsak bile üflenmemize yol açar ve güvene uzak önyargıyla sarmaş dolaş bir ilişkinin içersindeyizdir.
Sonuca geliyoruz yavaş yavaş ...
Biz nasıl başka birileri yüzünden GÜVEN denen şeyi karşımızdakine vermekte zorlanıyorsak , başka birileri de bizim yüzümüzden hayatındaki insanlardan güven alamıyorlar , en azından uzun bir süreç gerekiyor bunun için.
Bizim ırkımız yüzünden kızlar AŞK içersinde GÜVEN bulamıyorlar ... Bu yüzden AŞK'ın güven olduğunu söylüyorlar ... Yani bulunamayanın ... Yani imkansızın
Biz güven vermediğimiz sürece tabi ki kızlara göre AŞK = GÜVEN'dir...
12 Şubat 2012 Pazar
8 Şubat 2012 Çarşamba
Günümüzde Ülkücü (Gençler Mutlaka Okumalı)
Bunca zamandır uyudun kanmadın,
Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştan başa.
Sen yine bir kere kımıldanmadın!
Mehmet Akif Ersoy
Yazıma başlamadan önce, bu yazı yüzünden kendisini ağa sanan, ÜLKÜCÜ sanan , belli kalıba bürünmüş etiket sevdalısı insanların benden nefret edeceklerini , bana tepki göstereceklerini bildiğimi fakat bunun ASLA umrumda olmadığını belirtmek isterim.
Çok uzatmadan kısa özetler halinde bir yazı olsun istiyorum. Kısa olsun ki okuma sevgisi ve alışkanlığından uzak olan gençlerimiz sıkılmadan vermek istediğim mesajı alabilsinler.
Aslında günümüz Türkiye'sinde ülkücü camiadaki görülen sıkıntıların en büyük sebebi bu camiadaki insanların ÜLKÜCÜ'lüğün gerçek anlamını bilmemeleri, yani eğitimsizliktir. 1960 - 1975 doğumlu ağabeylerimize baktığımız zaman en boşunun bile belli bir kitleye hitap edebildiğini , belli bir bilgi birikimine sahip olduklarını , karşısındaki kişiye ideolojisini rahatlıkla savunabileceğini görebiliyoruz.
Fakat günümüz gençlerinin büyük çoğunluğu ülkücülüğü alkol alıp ahkam kesmek, mafyacılık oyunları oynamak, kendi çevresindeki yahut ocağındaki gençlere gücünü ispatlama çabası olarak görmekte. Yılgınlık , yalakalık , cehalet hat safhada. Ülkücü çerçevede çıkan küçücük bir olumsuzluğu davaya mal edip başka ideolojilere bürünme girişimleri , sağda solda ülkücülük aleyhine konuşmalarda bulunan gençlerimiz bile var hatta büyüklerimizde. Bizlere ocağa çıktığımızda söylenen ilk sözdü " Kol Kırılır Yen İçinde Kalır" sözü. Kendi içimizdeki sıkıntıları dışarı yansıtmamaktı aslolan. Gençlik bundan çok uzak ...
" Falanca başkanı sevmiyorum ", "filanca reis iyi değil" , "o kişi olduğu için ocağa çıkmıyorum ". gibi sözlerde cehalet tabelasının vazgeçilmez fişlerinden... Arkadaşlar ! Biz bu davanın neferi gençlersek , bu davaya niçin gönül verdiğimizi bilmiyor muyuz ? Ahmet , Mehmet mi sevdirdi ki onlar soğutsun bu davadan. Bizler Başbuğ'un askerleri değil miyiz ? Onun yolunu yol bilen , onun davasının varisi olan ülkücü adayı gençler değil miyiz ? Ne içindir bu kişisel sorunlar yüzünden duruşumuzdan taviz vermek? Nedendir kendi içimizde bölünüp düşmanı güçlendirmek , kendimize güldürmek ?
Bahsettiğim olayların en büyük sebebi , dava bilincinin kişide net oturmamış olmasıdır. Dolayısıyla davayı tanımamaktır,eğitimsizliğe bağlıdır, OKUMADIĞIMIZDANDIR!
Komünist deyip beğenmediğiniz insanların bir çoğu bizim 9 ışığımızı bizden önce okuyorlar , Cemaatçi dediklerimiz rehberimiz Kuran-ı Kerim'i bizden önce okuyorlar. Biz ne yapıyoruz ?
Cemaatleri , tarikatleri , AKP'yi eleştirmek yerine , yapmamız gerekenleri onlara kaptırdığımız için ağlamalıyız.
Ülkücülükten bahsediyoruz. TÜRK - İSLAM ÜLKÜSÜ. Türk kültürüne, Türk Diline , Türk Devletine , Türk Bayrağına sadık ve İslamiyeti farzlarıyla yerine getirebilme çabası. Nefisten uzak. "Ülkücü nefsini yenebilendir".
Neden Allah - ü Teala (c.c.)nın bize farz kıldığı namazımızdan kaçıyoruz ? Neden haram kıldığı içkiyi içiyoruz? Bunun üzerine hangi yüzle sokağa çıkıp ta ülkücüyüz diyebiliyoruz ?
Çuvaldızı kendimize batıralım, ilk önce kendimizi eleştirelim , Okuyalım , gelişelim , büyüyelim. İnsanlara ideolojimizi savunabilecek konuma gelelim. Karşımızdaki insan "ülkücülük nedir ?" diye sorduğunda "MHP" diyecek kadar aciz olmayalım. Başbuğu tanıyalım , Atatürk'ü tanıyalım , Arvasi'yi , Atsız'ı , Gökalp'i tanıyalım. Bilgi güçtür , öğrenelim ki güçlenelim.
Benim Üç Hilal'imin anlamını bilmeyen Profiline 3 Hilal koymasın !
Benim Bozkurt işaretimin anlamını bilmeyen sağda solda bozkurt yapmasın!
Benim Başbuğumun kim olduğunu bilmeyen onun davasını bilmeyen TÜRKEŞ'çiyim demesin,
Bıyık Bırakmasın!
Benim Türk'lüğümün tarihini bilmeyen TÜRK'üm de demesin kardeşim !
Herkes facebook'ta harcadığı boş vaktin 10 dakikasını okumaya versin günde beynine bir sayfa girsin. Şehitlerimizi bilsin , çilelerimizi bilsin , davamızın özünü bilsin. Bunlar yapıldıktan sonra elinde bira şişesi ile ülkücüyüm diye böğüren insanların namaz çıkışı karşınızdan geldiğini ve "Ülkücü Adayıyım Hamdolsun" dediğini göreceksiniz...
6 Şubat 2012 Pazartesi
Terkedilişin Verdiği Güzellik...
Bugün yağmurdan kaçma çabası beni saçaklar altında yürümeye mahkum bırakmıştı ki eskiye dair bir sima çarptı gözüme,en az beş senedir görmediğim.
20 yaşlarında genç bir kız eski zamanlarını da bildiklerimden...
Yağmurun şiddetine , çevredeki taşıtlara ve benimle aynı kaderi paylaşan insanlara rağmen göz alıcı niteliğe bürünmüş bir güzellik ve bakım söz konusuydu kendisinde.
Ona dair hatırladığım şeyler sadece kulaktan dolmaydı. 5 - 6 sene önce çevremdeki delikanlılardan birisiyle birlikte olmuş, ilişkinin bitme sebebi ise kızın kilolu ve bakımsızlığı olarak gösterilmişti gencin dilinde ... Kızın haberi vardı ya da yoktu bilmiyorum fakat kız ezilmişti...
Kızlık gururu hiçe sayılarak , hayalleri hiçe sayılarak ezilmişti ... Ki benim bile kulağıma geldiğine göre kız "reklam olmuştu" ...
Ama gördüğüm oydu ki genç kız yaşamış olduğu olumsuzlukları kendisine hırs edinmiş, o lafları insanlara yediririm dercesine kendisine çeki düzen vermiş kendisi ile ilgilenmiş ve gayet dikkat çekici hoş bir hanfendi haline gelmişti. Ondaki "Terkedilişin verdiği bir güzellik"ti. Sokaklarda onu ezen çocuğu arar gibiydi attığı adımlar ve gözlerindeki özgüven görmezden gelinemeyecek türdendi...
Benim burdan çıkardığım not ise : " Terkediliş kötü gibi görünse de aslında hayata eş değer ... Ders almayı bilirsek bize getirdiği iyi ve güzel şeylerin haddi hesabı yok. Sadece bakış açımızla alakalı. Kaybetmeyi istersek kaybettirir terkedilişler , kazanmak yine bize bağlı..."
20 yaşlarında genç bir kız eski zamanlarını da bildiklerimden...
Yağmurun şiddetine , çevredeki taşıtlara ve benimle aynı kaderi paylaşan insanlara rağmen göz alıcı niteliğe bürünmüş bir güzellik ve bakım söz konusuydu kendisinde.
Ona dair hatırladığım şeyler sadece kulaktan dolmaydı. 5 - 6 sene önce çevremdeki delikanlılardan birisiyle birlikte olmuş, ilişkinin bitme sebebi ise kızın kilolu ve bakımsızlığı olarak gösterilmişti gencin dilinde ... Kızın haberi vardı ya da yoktu bilmiyorum fakat kız ezilmişti...
Kızlık gururu hiçe sayılarak , hayalleri hiçe sayılarak ezilmişti ... Ki benim bile kulağıma geldiğine göre kız "reklam olmuştu" ...
Ama gördüğüm oydu ki genç kız yaşamış olduğu olumsuzlukları kendisine hırs edinmiş, o lafları insanlara yediririm dercesine kendisine çeki düzen vermiş kendisi ile ilgilenmiş ve gayet dikkat çekici hoş bir hanfendi haline gelmişti. Ondaki "Terkedilişin verdiği bir güzellik"ti. Sokaklarda onu ezen çocuğu arar gibiydi attığı adımlar ve gözlerindeki özgüven görmezden gelinemeyecek türdendi...
Benim burdan çıkardığım not ise : " Terkediliş kötü gibi görünse de aslında hayata eş değer ... Ders almayı bilirsek bize getirdiği iyi ve güzel şeylerin haddi hesabı yok. Sadece bakış açımızla alakalı. Kaybetmeyi istersek kaybettirir terkedilişler , kazanmak yine bize bağlı..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)